Otama Kırkpınar’a en sık sorulan sorulardan bir liste hazırladık. Bu listede en çok aldığımız 13 sorunun cevabını bulabilirsiniz. Belki sizin sorularınız da bu soruların içinde bir yerlerdedir, kim bilir?
Eğer sorunuzun cevabını bu listede bulamazsanız lütfen aşağıdaki yorumlar bölümünden sorunuzu bize ulaştırın. Böylece o soruyu da listemize ekleyip soru işaretlerini topluca giderebiliriz. Hazırsanız sorulara başlayalım.
Otama Kırkpınar’a Sıklıkla Sorulan 13 Soru ve Cevabı
1.Satış noktalarınız nereler ve ürünlerin fiyatı oralarda aynı mı?
Artık kargo ücretlerinin arşa çıktığı malum. Amacımız sizi bu masraftan kaçırmak. Eğer Sapanca Kırkpınar’daki imalathanemize yakın değilseniz, başka bir şehirde yaşıyorsanız, kargo ücreti ödemeden, satış noktalarımızdan aynı fiyatla ürünlerimizi satın alabilirsiniz. Bizim websitemizde fiyatlar neyse, tüm satış noktalarında da fiyatlar aynı.
Şimdilik sınırlı sayıda şehirde satış noktamız var. Bu listenin en kısa zamanda uzamasını diliyoruz. Listedeki yerler bizim bu yazıyı güncelleyebileceğimizden daha hızlı değişebileceği için burada bir liste paylaşmaktansa devamlı güncellediğimiz Instagram gönderisini ekliyoruz. Güncel listeye ulaşmak için bu Instagram gönderisine bakabilirsiniz:
Önemli notlar:Bu dükkanların hepsinde her zaman her ürün olmuyor. Ya da “yeni teslim ettik, kesin vardır” diyoruz ama kısa zamanda tükenebiliyor. Biz onların stoklarını göremediğimiz için, alacağınız ihtiyaçlarınız onların elinde var mı diye gitmeden önceden bir sormak iyi olur.
Buralar aynı zamanda boş toplama noktalarımız. Boşlarınız varsa buraya getirebilirsiniz. Şişe ve kavanozlar başka markanın etiketi olsa bile Otama’nın kullandıklarının renk ve ml olarak birebir aynısı olması gerekiyor. Bana buralar uzak diyorsanız şu zengin boş toplama noktası listemizi bir inceleyebilirsiniz:
2.Bu PİKAPİKA’nın olayı nedir? N’apıyo tam olarak?
Bir gün mesaj kutumuza bir müşterimizden şöyle bir mesaj geldi:
“Pika Pika’yi herkes övmüş. Bir kullanıcı olarak negatif yanlarını yazayım bari!
1.Sürekli bitecek zannediyorsunuz, ama bitmiyor. Anksiyete sebebi.2.Evdeki diğer şampuan ve her türlü saç kremi boşa çıkıyor. Gerek kalmıyor. Hepsi boşa masraf, israf haline geliyor.3.İlk yıkamadan itibaren etkili. Etkisi geçecek diye bekliyorsunuz, geçmiyor. Stres sebebi. Hep güzel yıkıyor ama bir noktada bozulacak diye düşünüyorsunuz. Bozulmuyor.4.Tanıdığınız herkese öneriyorsunuz, almazlarsa sinirleniyorsunuz.5.Böyle bir ürün yapılabiliyorsa, neden başka firmalar yapmıyor? Neden başka ürünler var piyasada diye iyice sinirleniyorsunuz.6.Ya bir gün üretim yapmazlarsa diye kahroluyorsunuz. Ayıptır, günahtır. Pika Pika’ya aşık ettiniz, ne gerek vardı?
Beni çok zorladı açıkçası bu ürün. Daha yarıya gelmeden yenisini sipariş ettim. Herkese tavsiye ettim. Yetmedi hediye ettim. Bu yüzden bütçeyi zorluyor. Haberiniz olsun!!!”
3.Herhangi bir onayınız var mı? Sizi kim denetliyor?
“Sağlık Bakanlığı onayınız var mı?” sorusu çok problemli bir soru.
Hele ki bize diyelim bu soru geldi, biz de “EVET VAR” dedik; şimdi buna böyle bu şekilde inanılması, şartsız kabul edilişi ve sepete doğru ilerlenişi daha büyük sorun. Çünkü inanmayı zorunlu kılıyor bu soru. İspat için verilecek cevabı, gösterilecek belgeyi teyit edecek kapasitesi/altyapısı yok belli ki bu soruyu soranın.
Bir yandan başka çaresi de yok görünen o ki. Teyit edecek zamanı yok. Elindeki tek kıymetli ve duruma hakim olduğunu gösteren bilgi kozmetik imalatını Sağlık Bakanlığı’nın denetliyor oluşu.
Şöyle sırayla durumu özetleyelim:
- Bir kozmetik imalatı sonucunda üretilmiş bitmiş ürünlerin piyasaya sürülmesi için beş farklı bakanlık ile işlem yapılıyor (içeriğinden, vergisinden ürün iddiasına…).
- Bir ürünü Sağlık Bakanlığı hiçbir zaman onaylamıyor. Yalnızca o ürünün bildirimi yapılıyor ve piyasaya sürülüyor üretici tarafından. Yönetmeliğe uygun şartlarda üretim yapılması ve ürünün güvenlik dosyası ve analizlerini hazırlamak üreticinin sorumluluğunda.
- İmalat yerlerine öyle düzenli denetim yapılmıyor, çünkü bakanlığın böyle bir kapasitesi olması mümkün değil, bu her ülkede böyle. Satıcı/üretici sayısına yetişmek mümkün değil; yaptırımlar var ve herkes bu yaptırımlara uymak zorunda kabulü ile piyasaya arz kabul ediliyor.
- 5 bakanlığın bir üründe söz hakkı olması bu ürünün sağlıklı olduğuna dair hiçbir kanıt içermez. Bakınız market raflarındaki bakanlık bildirimli endüstriyel kozmetikler. Petrolden bebek yağları, yapay aromalı şampuanlar, paraben yok diyen başka şeyler içeren mendiller falan…
- Evet artık 8 milyar insan aynı evde yaşıyoruz ve herkese gerçek lavantanın yağından, gerçek zeytinyağından sabun yapabilme limitini çoktan aştık. Herkes kendini ya da bebeğini korumanın anksiyetesi içinde oradan oraya koşturup güvensizlik ve hayalkırıklığının yarattığı öfke içinde duvarlara çarpıp duruyor.
İşiniz, işimiz zor onu diyeyim. -Biz sadece böyle olması gerektiğine inandığımız için, kimse bizden istemediği halde temiz tohum çoğaltıp yağını ISO (9001, 14001, 22716) belgeli laboratuvarımızda işliyoruz. Kalite düşmesin diye ölçeğimizi sabit tutuyoruz, büyümeye direniyoruz. Ulaşılabilir olmak için kârı en düşükte tutup ara ara yok olma tehlikesi ile yüzleşiyoruz. Özel şirket sahipliği mi, amme hizmeti veren bir amelelik mi bazen ayırdına varamıyoruz. Organik, vegan, helal sertifikaları almıyoruz çünkü bunların mümkünatının teoride olsa da pratikte olamayacağının farkındayız. Onayınız var mı sorularına da “yok” diyoruz, artık cevap olabilecek acılı ekşili bir postumuz var. Arkasından soda içmeyi unutmayın.
4.Ürünleriniz azıcık pahalı mı sanki?
Maaşlar mı az yoksa ürünler mi pahalı? İnceleyelim bakalım.
Defne tohumu alacağım bugünlerde. 1 kg’sinin fiyatı 130₺, kargosu 100₺ oldu. İkisi de bize özel indirimli fiyatlar. Sapanca’da defne yok mu, niye doğu Toroslar’dan alıyorum? Şu karşı dağlar defne dolu. Ama %60 nemli bu Sapanca, küfleniyoruz resmen kuruyamadan. Yükte ağır gelen nemli defne meyvelerinin soğuk sıkım makinesinde yağı hiç çıkmıyor.
“Zeytinyağının hasını 100₺’ye alırsın, abartma” diyenlere tek tek mesaj yazdım, almak istiyorum dedim. Cevap yok hiçbirinden.
Yemelik zeytinyağı taban fiyatı 250₺. Çok kilo alırsak kargosu/ambarıyla bizim imalathaneye gelişi 300₺. Laboratuvarımızdaki en ucuz yağ bu.
Hadi aldım defne meyvesinden 100kg. Yağını sıkınca %15-20 civarı verimi var. Kargosu 2700₺ tuttu. Yağın kilosu oldu 780₺. Bunu şimdi sabun yap sat. Ama önce GMP’li laboratuvar kurman lazım. Antimikrobiyal fayans, hepa filtreli havalandırma ve çelik tezgahın kilosu ne kadardı? Gökten inmedi ki bu imalathane.
Ha bir de yeni zamlı maaşlar, düzenli yaptırılması gereken sağlık taramaları, hijyen kontrolleri ve kalibrasyonlar, ısınma gideleri, makinelerin iş yeri elektriğinden hesaplanan faturaları, iş güvenliği, hukuk müşavirliği, oda, barkod, e-fatura kontör ve aidatları, beklenmedik zamanda çıkan noter giderleri, önce %250, sonra %70artan işyeri kiramız, hesaba katamadığımız bir ton eskime, tamir, kargo masrafları. Defne sabunu satacağım hala, bi sn. ÖTV var burada, hammaddeleri alırken falan görünmeyen, tümü ay sonunda cepten çıkan.
Vergileri ekle, giderleri böl, çarp, yuvarlan. Sabun 120₺ oldu. Vergisi 55₺, kargosu 78₺. Bu siparişten para kazananlar:1- Kargo şirketi2- Devlet
Mahallenizin kozmetikçisi ne demekti? Pazarda sat, vergi verme, sağlık bakanlığı şartlarına uyma demekti belki. Ne defnenin nemi müsaade etti, ne mahallelinin talebi, ne de lüks değil, övünülecek bir şey değil de olması gerektiği gibi bir üretim biçimi. Bizim mahallenin performansı süper bu arada ama kim yetişebilir yukarıdaki giderlere? Sizi bilemem, biz E-ticarete ve başka şehirden hammadde almaya mahkumuz. Kargo fiyatının tohumu aştığı bu günlerde artık devletin belki önce sadece vergisel boyutta üretimi desteklemesinin vaktidir. Çünkü 100₺ ödediğiniz bir Otama’nın %44’ü vergi.
5. Boşlarım birikti, size mi yollayayım?
Biriken boşlarınızı çeşitli illerdeki gönüllü toplama noktalarına getirebilirsiniz. Türkiye’den gönüllü toplama noktalarının tam listesi ise bu postta:
6. Bir yıl oldu alalı, dibinde kaldı, sizce bozulmuş mudur?
Ürünlerin üretim süreci, kullanım süresi ile ilgili bu soruyu çok alıyoruz. “Alalı bir yılı geçti, dibi kaldı, kullanabilir miyim?” Neredeyse her gün mesaj kutumuza gelen bir soru ve belli ki kenarlarda, dolap diplerinde unutulmuş bir sürü Otama var.
Yavaş yavaş yalnızca ihtiyacımız kadar ürün alıp verimli kullanmayı öğreneceğiz. Sektörün bize sunduğu kaş için ayrı, kirpik için ayrı, makyaj öncesi, makyaj sonrası derken bir sürü ürünün dolaplarda ömrünü doldurup gitmesi artık bizi rahatsız etmeli. Ya da koruyucu var diye kozmetikleri bir ömür kullanabilirim düşüncesi yeni istifçiliklere itmemeli bizi.
Peki bozulur mu?
Yağ bazlı karışımlarda mikrobiyal üreme olmuyor. Bal ve zeytinyağının küflenmemesini örnek verebilirim buna. Öyle ki merhemlerde Sağlık Bakanlığı mikrobiyal analiz istemiyor. Ancak sabit yağların killerle, balmumları ile karıştığında, ısıtıldığında, ambalaj içine girdiğinde oksitlenme ihtimali artıyor. Bunu geciktirmek için E vitamini kullanıyoruz; yine de 1 yılını dolduran ürünü kullanmamalısınız.
Kil karışımları ve hidrolatlı ya da su bazlı karışımlar ise üretiminden itibaren 24 saat içinde bakteri besi yeri haline gelebildiğinden koruyucu kullanmak, killeri ve ambalajları sterilize etmek şart. Şimdi sentetik/organik bir çok insana ve çevreye zararı olmayan koruyucu piyasada yerini almaya başladı. Ben de hem toniklerde, gargaralarda, hem de katı şampuanda organik bitki temelli koruyucular kullanıyorum. Kullanmak da yetmiyor, işe yarayıp yaramadığı analizlerle ispatlanması gerekiyor. Ürün güvenlik dosyaları da tam burada devreye giriyor.
Su bazlı kremlere gelirsek; hava almadan pompalayan ambalajlar en güzeli ama hepsi tamamen düşük kalite, muhtemelen ürüne geçiş yapan plastikten. Sonrasında sağlıklı sterilize edilemeyeceğinden atık olmak kaderleri. Kavanoza ise her parmağımızı daldırdığımızda içine yüzlerce görünmeyen canlı konduruyoruz. Onu bir ekmek peynir gibi düşünüp, serinde saklayıp çabucak bitirmek en güzeli.
Sonuç: 12 yıl önce aşırı pahalıya aldığım rujumu kullanabilir miyim?Hayır. Su bazlı olmasa da, kokusu değişmemiş olsa da (çünkü sentetik) zaman içinde maruz kaldığı hava, nem, ciltle temas o ruju mikrop yuvası haline getirmiştir. “E sürüyorum bişey olmuyo ki…” Verilmiş sadakanız varmış, ne diyem ki ¯\_(ツ)_/¯
7.Bu sabununuz neye iyi gelir?
-Bu sabun neye yarar? Saç dökülmesini keser mi mesela?-Efenim bu sabunlarımız sedef, egzama, ayak mantarı, migren, romatizma gibi hastalıklarını iyileştirir, a.k.a. ölümden gayrı her derde devadır💨💨💨
Soru da yanlış cevap da. Peki doğrusu ne? Sabun temizlemeye yarar. Cildin üst tabakasında birikmiş ölü deriyi, yağı, kiri tutar ve suyla birlikte ciltten uzaklaştırır.
Kozmetiklere ilaç muamelesi yapmamız hastanelerde derdimize çare bulamayışımızın bir sonucu sanırım. Ya da belki “şu ilacı iç, hemen geçecek” diye bizi mucizevi etkilere aç bırakan sektörün eseri. Otoimmün hastalık adıyla anılan, modern tıbbın müdahaleleriyle bir türlü çare olamadığı komplex durumlarla karşı karşıyayız. Modern tıp iyi ki var bu arada, sayesinde ailedeki herkes en az bir kez kefeni yırttı. Noktasal müdahalelerin yetmediği zamanlara geldik ammavelakinki…
Bebeklerden gençlere en sağlam olması beklenenlerde bir alerji, kaşıntı, döküntü, hormon dengesizliği, ağrılı acılı bir takım dertler var. Çare ise tek başına ilaç, sabun ya da merhem değil.
Glutensiz ve şekersiz, sebze ağırlıklı beslenmenin bu dertlerin pek çoğunu dindirdiği kanıtlandı. Tek başına yetmiyor tabii, gıdalardaki tarım ilaçlarının ayarlarımızı kaçırmasına engel olmak ve evdeki temizlik ve hijyen malzemelerini elden geçirmek en elzem olanlar. Söylemesi kolay, benim için güvenilir ürün ve üretici bulmak yıllar aldı. Artık mutfak sofram da temiz, banyoda aynanın önünde duran kozmetikler de.
İşte tam burada giriyor devreye sabunlar, merhemler. Kendimize ve çevremize zarar vermeden temizlenmek, cildimizi beslemek mümkün. Tüm bunları yaparken cilt, saçlar seviniyor, beklenmedik iyileşme tepkileri veriyorlar. Kocaman MUCİZE? yazan bir post yazmıştım, onu bir okuyun. Temiz beslenme ile desteklenmez ise bu mucizevi etkilerin sürdürülebilir olmayacağı aşikar. Hepsinin el ele vermesi şart. Ve sonunda pırıl pırıl, cillop gibi bir bünye garantisi değil de zihnen ve bedenen bir arınma, iyileşme hali ummak; beklentilerimizi sakinleştirmek ve mutluluk ortalamamızı arttırmak olmalı hedef. Her bünyenin geni farklı, hormonu farklı, zihni etkileyen çevresel faktörleri farklı ve iyi geleni aramak her gün ormanda yeni bir keşif yapmak gibi, keyifli bir yol. Gelin birlikte yürüyelim.
8.Ben de krem, sabun yapıp satmak istiyorum, nasıl oluyor?
“Sizinki gibi bir iş kurmak için ne yapmam, nereden başlamam lazım?” Aslında tezgah açıp erişte, domates sosu, el örgüsü patik satmaktan bir farkı yok gibi ev/el yapımı merhem sabun satmanın, değil mi?
Tam da bu noktada mikrofonu TİTCK’ya uzatıyorum: “Kozmetik ürün tanımı itibariyle; tek veya temel amacı “temizlemek”, “parfümlemek”, “görünümü değiştirmek”, vücut kokularını düzeltmek”, “korumak” ya da “iyi durumda tutmak” olabilen insan vücudunun harici kısımları (epidermis, saç sistemi, tırnaklar dudaklar ve dış genital organlar) ya da dişler veya ağız boşluğu ile temas etmek üzere tasarlanan madde veya karışımlar, kozmetik mevzuatı kapsamında değerlendirilmektedir.”
Yani susam yağını salataya katıp yiyorsanız o bir gıda (Tarım ve Orman Bakanlığı), sabahları ağzınızı çalkalamak için kullanıyorsanız kozmetik (Sağlık Bakanlığı). STE çalıştırmak zorunlu. Ha bir de vergi meselesi var; üretirken ve satarken gelir vergisi, KDV ve ÖTV ödemekten sorumlu oluyor kozmetik üreticisi.
Eğitimlere gelirsek; benim anne baba biyolog, uzak akraba kimya mühendisi, aile dostu eczacı. Ama bana çok faydaları olamadı, çünkü yağları gıda ve kozmetik olarak hayatımıza sokmak yeni bir mevzu. Peki benkendimi nasıl geliştirdim?
@bacembalikesir ‘in Tıbbi Bitki Yetiştirme eğitimini tamamladım. Orada tıbbi bitkilerin topraktan merhem kavanozuna girip, satışına kadar her türlü konu öğretiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın ve Kimya Mühendisleri Odası’nın GMP üretim koşulları, Ürün Bildirimi, Kozmetik Üretim Süreçleri ile ilgili eğitimlerini tamamladım.Ürün yapım ve yasal prosedürlerle ilgili katıldığım eğitimler:@evolvy.skincare@sabun.studyosu @rosecenatural@tatlidilimler@drserifeakkucuk Formula botanica, Naha Aromatherapy Education, Tisserand Institute gibi yabancı enstitülerden merak ettiğim online dersleri almaya devam ediyorum. Türkiye’de @herbafarm ‘dan sertifikalı Klinik Aromaterapi kursu aldım.
Şimdi Sakarya/Sapanca’nın Kırkpınar kasabasında koca bir fabrikanın tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getiren küçük bir imalathanem var.
9.Paketimden tohumlar çıktı, ne tohumudur bunlar?
Tohum saçmanın en iyi yolu onu hali hazırda bütün Türkiye’ye giden siparişlerin içine koymak. Biz de devamlı güncellediğimiz tohum ambarımızı sizlerle paylaşıyoruz. Kabak lifi, bamya, mısır, pazı gibi birçok tohum alışverişinizle birlikte size hediye olarak gönderiliyor.2 metrelik kıpkırmızı mısırlar görmeye, renkli pazılar yemeye, kendi kabak lifinizle bulaşık yıkamaya, bamya yemeği yapmaya hazır mısınız? Aman şimdi heyecanlanıp toprağa tohumu ittirivermeyin, baharı bekleyin. Tohumlarınızı ekin ve doğanın cömertliğine şahit olun.
10.Sabunla saçımı yıkadım, bi garip oldu saçım, nedendir?
Saçlar düğüne giderken jöle sürülmüş, gece gelince yıkamadan yatılmış kafanın sabahı gibi mi? Banyodan hemen sonra bile kamp ateşinde tütsülenip, üstüne bere takılmışçasına ağırlaştı mı? Ve tüm bunlar şampuanı bırakıp sabuna geçince mi oldu? Doğal yaşayayım derken saçlar yosun mu tuttu?
Böyle şeyler yaşamıyor olanlar saçlarını savurup devamını okumadan geçebilir.
Olası sebebler:
- Sabun maddesinin saç yıkanan şebeke suyunun kireci ile birleşip saç kökünü ve saç tellerini yapış yapış bir maddeyle kaplaması.
- Saçların boyalı olması ya da o güne kadar kullanılan şampuanlardaki çeşitli aşındırıcılara, silikonlara ya da ısıl işlemlere, jölelere, köpüklere maruz kalmış olması.
Olası çözümler:
- Hiç uğraşmadan saç sabununuzu değiştirin ve size uygun olan sabunu bulana kadar devam edin. Gerçekten bilendaks etkisi yapan tam saçınıza göre bir sabun bir yerlerde var, buna inanın! Saç için aldığınız ama memnun kalmadığınız sabunu el-yüz-vücut için güvenle kullanabilirsiniz, şampuanmışçasına tek amaçlı gibi düşünmeyin.
- Yıkamadan sonra pH dengeleyici olarak formüle ettiğimiz bitki suları ve meyve asitlerinden oluşan Saç Bakım Toniği’ni saçı havluyla kuruladıktan sonra kökten uca uygulayın ve öyle kurutun.
- Suyunuzun kirecini düşürecek bazı cesur hareketler yapın diyeceğim ama iyi filtreler çok pahalı, ucuz olanlar da hiç iş yapmıyor.
- Üşenmiyorsanız 5x su + 1x sirke karışımı yapıp saçınızı durulayın; her zaman olmasa da çoğu zaman saç kremi gibi mükemmel bir etki ve his yaratıyor.
- Durulanmayan Saç Kremi belki yardımınıza koşabilir, bir deneyip görmeniz lazım.
Pika Pika Katı Şampuan yukarıda sayılan sabunsu sorunlara bir çözüm olabilir, çünkü sabun maddesi içermiyor.
Ama yine de ister çok referans gösterilen artizan bir saç sabunu, isterse çok memnun kalınan bir katı şampuan olsun; her ürünün her saça etkisi farklı oluyor. Tamamlayıcı ürünler kullanmaktan çekinmeyin, sadece bir sabun kalıbından mucizeler beklemeyin. Yıkadıktan sonra saç tellerinizi ve saç derinizi uygun içeriklerle beslemeyi ihmal etmeyin.
11. Hangi günler açıksınız?
Sapanca Kırkpınar’daki hem imalathane hem dükkanımız Pazar günleri hariç her gün 11:00-18:00 arası açık. Doğru lokasyon için Google Maps’e Otama Kırkpınar yazıp aratabilirsiniz.
12.Kızartma yağından arap sabunu formülü neydi?
Arap sabunu formülü ve arap sabunu yapımı için aşağıdaki ayrıntılı videoyu izleyebilirsiniz. (Youtube’a Çevreci Arap Sabunu yazdığınızda da videoya ulaşabilirsiniz.) Videoda her şeyi anlattık ama ben bir de yazılı olarak görmek istiyorum derseniz formüle ve yapım aşamalarına buradan ulaşabilirsiniz: Arap Sabunu Formülü
13. Nasıl bulacağız güvenilir kozmetik ürünü?
Zor soru. İstiyoruz ki hayatta bir sürü şeyden feragat ederek kazandığımız parayı yorulmadan harcayalım. Aldığımız kozmetik ürün hem birkaç vaadi birden yerine getirsin, hem de çok ucuz olsun. Peki çok paramız olsaydı ve bir kreme 18bin₺ verseydik, tüm dualar kabul olacak mıydı? Hayır. O zaman dönüp beklentilerimize bakma zamanı. Hakikaten, biz bir kozmetikten ne bekliyoruz? Neden ünlülerin ağızlarından çıkanlara inanıyoruz? A bi dakka bu yıllardır olan şey değil mi, siyasetçilere inanmak…
“Denetlenen ürün isterim” diyenle başlayalım. Şimdi devlet vatandaşlarının bu konuya kafa yormaması için belli denetim mekanizmaları kurmuş. Kozmetik ürünleri ve tesisleri Sağlık / Sanayi, verdiği vergileri Maliye, ürün iddialarını Ticaret, ambalajları Çevre ve Şehircilik Bakanlıkları denetliyor. Peki bir kozmetik ürünün barkodunu ÜTS’ye okuttuğumda bir sonuç çıkması yeterli mi? Aslında değil, bildirimli olması ürünün sağlıklı olduğunu göstermez. Maalesef ki tüm yasal şartları yerine de getirse, ISO belgeleri de olsa, dermatolojik test de yapılsa, doktorlardan tavsiyeli de olsa, eczanede de satılsa o kozmetik ürün insana/hayvana/çevreye zararsızdır diyemeyiz. Çünkü pek çok zararlı maddenin üretim ve kullanım izni var, pek çok belge parayla alınıyor, denetim mekanizmaları işletilmiyor, eczanelere sentetik, zararlı kimyasallı, bildirimsiz pek çok içerik girebiliyor, kimi doktorlar influencer olmaya karar verebiliyor.
Bazen yasal süreçler kimsenin umurunda olmuyor. En önemlisi kişilerin hassasiyetleri oluyor: Kimisi helal ürün arıyor, kimisi vegan olmazsa almıyor, bazıları ekolojik üretimi önemsiyor, kimi zaman da bu ‘krem yeter ki beni gençleştirsin; üretim/tüketim sürecinde dünya yansa umurumda olmaz’ diyor. Peki içindeki bitkisel hammaddeler elde edilirken hayvana zulmeden ürün vegan, hak yiyen, ah alan, yalanlarla satılan, aşırı/sentetik kokan ürün helal midir gerçekten?
Çözümü ne bu işin? Kolay bi yolu yok mu? Bu dünyada hayal kırıklığı yaşama hakkımızı çoktan doldurduk bence; artık birilerinin bize bunu yapmasına izin vermemeli ve mucizelere inanıp kendimizi kandırmamalıyız. Mekanizma aslında biziz. Ha dram severiz diyorsanız saygı duyarım, boşuna Orta Doğu’da değiliz.
Bu yazı sorularınıza cevap olduysa ne mutlu. Eğer sorularınızı ve cevaplarını burada bulamadıysanız aşağıdaki yorumlar kısmından bize sorularınızı iletebilirsiniz.celeyebilirsiniz:#otamagönüllütoplamanoktaları